Sevgilimden daha bir ay önce ayrıldım. Ama rahat durmuyorum. Bütün fritözlüğüm üstümde.” dedi. “Fritözlüğünüz üstünüzde mi?” dedim. “Flörtözlüğüm demek istedim.” dedi. “Fritözlüğüm dediniz ama…” dedim (Freud’un “Dil sürçmeleri tesadüf değildir ve bilinçdışındaki yasaklı malzemenin kendine alternatif bir tahliye musluğu bulmasıdır.” dediğini az buçuk biliyordum.) “Ben galiba ilişkilerimi bir fritöz gibi yaşıyorum. Mekanizması bozuk bir fritözüm ben. Kızartmak üzere içime aldığım patatesleri adeta kömür yapıp bırakıyorum. Bir patatesi kömür yaptıktan sonra mekanizmamı gözden geçirsem belki de düzeleceğim. Bunu bildiğim için kendime nefes vermiyorum. Hemen yeni bir patates bulup onu kömür yapıyorum. Bir patates kızartması için ölüyorum. Ama mekanizmam bozuk olduğu için patatese dair bildiğim tek şey onu kömür yapmak. Böyle giderse hiç̧ bir patatesle ilişki kuramadan bu dünyadan göçüp gideceğim.” dedi.
Yutkundum, bir şey diyemedim. Çünkü biliyordum insan denilen bu canlının bazen hayatta en çok istediği şeyin “flörtöz”ü olmak isterken “fritoz”ü olduğunu.
Ve biliyordum insanın bazen en çok istediği şeyi kendi eliyle kendinden uzaklaştırdığını…